27 Kasım 2018 Salı

Fantastik canavarlar 2: Grindelwald'ın suçları


Bu haftamın filmi Fantastik Canavarlar 2 : Grindelwald'ın suçları  oldu :) Ucu ucuna yetiştim seansa ;) Fantastik dünyaya oldum olası bayılmışımdır! Özellikle de J.K. Rowling'in kalemiyle yarattığı fantastik dünyaya :) 

İki çok sevdiğim aktör vardı filmde: Johny Depp (Grindelwald) ve Jude Law ( Albus Dumbledore). 

Film serinin ilk filmine göre çok çok daha iyiydi. Süpriz ve 3. film bir an evvel gelsin denecek bir sona sahip! İzlemeyenler izlemeli!

Konusuna gelecek olursak;
Scamandercığımız ingilterede ülke dışına çıkış yasağı almıştır ve bu yasağın kalkması için iki şart vardır. İlk şart; bir obscrus yakalamak ve tabi ki öldürmek. Çünkü sihir bakanlığı çözüm yolu budur. İkinci şartsa ingiliz sihir bakanlığına katılmak. Ancak scamander bizi , scamanderlığını yapar ve görevleri kabul etmez. Ancak Dumbledore'un özel isteği ve üzerine olaylar öyle bir gelişir ki kendini birden 'Paris' e kaçmış halde bulur. Filmde Tina, Tina'nın ablası, Kowalskiyi de Pariste görüyoruz. Ancak Paris de birileri daha vardır : 'Grindelwald'  ve onu izleyen İngiliz sihir bakanlığı ;içlerinde Scamender'ın ağabeyi ve nişanlısıyla.

Bu kadar spoiler yeter bence :)

Filme notum 5/5. Bir de mutlaka sinemada izleyin. Tadına varın ;)

Mermaid


21 Kasım 2018 Çarşamba

Haftanın sinema filmi : 'Her şey seninle güzel''

Bakalım başarabilirsem her salı, salı olmazsa da fırsat bulduğum an sinemada bir film izlemeyi düşünüyorum :)

Bugün tez hocamla görüşmemden sonra son dakika 'Her şey seninle güzel'' filmine yetiştim. Mert Fırat, Burcu Biricik, Hazar Ergüçlü ve İlker Aksum gibi çok sevdiğim oyuncular var başrolde ve uzun zamandır merak ediyodum. İyi de oldu ;)

Filmin konusu; Emre (Mert Fırat) ve Deniz (Burcu Biricik) bir dönem sevgililik yaşamış iki yakın arkadaştır. Deniz ve Emre 30 yaşına geldiklerinde kimseyle evlenmemiş olurlarsa evleneceklerine dair bir anlaşma yapmışlardır. Ancak 30 yaşına 3 hafta kala, Deniz, Emre'nin başka biriyle evleneceğini öğrenir : Melisa (Hazar Ergüçlü). Önünde biricik aşkını elde etmek için 5 gün vardır; yani düğüne 5 gün. Melisa ve Emreyi ayırma maceralarını izliyoruz filmde. İlker Aksum filmde Denizin iş ve yakın arkadaşı 'Bubu'yu canlandırıyor.

Filmde bol bol klişeler, düğün ve veda partilerinde biraz yabancı esintileri gördüm. Ancak sonuç gerçekçi ve olması gerektiği gibiydi. Değişik bir filmdi. Melisa ve Emre arasındaki yaş farkı, Melisa'nın saflığı nasıl desem biri çocuk biri abi gibi kalıyodu. Melisa gereksiz iyiydi.

Neyse tamamını anlatmak istemiyorum fazla spoiler vermiyim şimdi.

Filme notum : 4/5.

Film ben de neyi düşündürdü? : 'Geç kalma, yap, söyle!'

Mermaid

19 Kasım 2018 Pazartesi

Yağmurlu Pazartesi : Starbucks & Mermaid'in ısırgan çırpması


Yağmurda ıslanmış Mermaid, Kordon Starbucks'dan size  selam eder! 

Çanakkale yağmurlu, evde olsam ya da ıslanmasam (kitaplarım, ayaklarım sucuk oldu 😭) hoş gelebilirdi ama şu an hiç hoş değil:/ Hoş olan tek tarafı tam ders çalışmalık. :)

Her pazartesi olduğu gibi kordon starbucksa ders çalışmak için geldim. Burayı cidden seviyorum! Burası 28-29-30 yaşlarımın mekanı oldu :D Her zaman olduğu gibi misto içiyorum. Yeni yıl yaklaşınca starbucks tek kullanımlık bardakların desenleri değişir. Dönemlik içeceklerden bu döneme özgü Gingerbread latte ve Toffe Nut latte satışı başlar.  Bu yılki yeşilli tasarıma bayıldım! 

Gingerbread latte, Toffe Nut latte ve kordon starbucks, bu üçü birden  bana annemin hastalığının ciddileştiği son günleri hatırlatır. Hüzünlenirim. Geçen yıl bu iki içeceği içmemiştim. Geçen hafta içtim. Bu sene sağlık sorunu yok derken kuzenimin kızı  Su'nun dizindeki kitle - tümörü düşündüm içerken. Umarım sadece basit bir kitle olarak kalır.

Geçen hafta tez hocamla görüştük uzun uzun konuştuk. Açıkcası bana bu kadar uzun zaman ayırmasına şaşırdım. Ve  ne kadar bilgili olduğunu farklı bir hoca olduğunu daha iyi farkettim. Biliyorsun arada ona da kızmışlığım var. Öğrencilerini anlattı. Zaten bir çoğunu ben önceden araştırmıştım hepsi çok başarılı. ''Ben de öyle başarılı olabilir miyim acaba? Sonra yurtdışına gidemeyceğimi düşündüm. Kardeşimden ayrı 1 hafta geçiremiyorum!  Ancak kongre kısa süreli eğitimler için gidebilirm! Çalış mermaid! Umutsuz olma başarabilirsin!'' 
Yaş kaç olursa olsun öğrenci sendromu, stres değişmiyor. 


Bu aralar etrafıma karşı daha ilgiliyim. Hayvanları inceliyorum bitkilere daha çok dikkat ediyorum. Dün sabah da bahçedeki otları incelerken ebegümeci ve ısırgan olduğunu farkettim. Isırganlar o kadar fazlaydı ki bunlar boşa gitmesin dedim. Isırgan faydalı bir ottur ve her yerde yetişebilen kendiliğinden biten bir ottur.  Faydaları için özetle tık tık

Isırgan kaşındırıcı tahriş edici bir bitkidir. Bu yüzden babamın bahçe eldivenleri ile toplayıp yıkadım. Sonra da ısırgan çırpması yaptım fırında. Isırgan çırpmasının farklı farklı tarifleri var nette. Ben burda bir komşumuzdan öğrendiğim tarifi biraz kekimsi hale getirerek kendimce birşey yaptım. Dur isim de vereyim 'Mermaid'in ısırgan çırpması' :D

 Yaklaşık yarım kilo ısırganı iyice yıkadıktan sonra 1-1,5 su bardağı sıcak suyla 2-3 dakika haşlıyoruz. Haşlama suyunu bir kenara ayırıyoruz. Isırganları küçük küçük doğruyoruz. İçine 1 yumurta, 1 sb yoğurt, yarım sb zeytinyağı, 1 sb lor peyniri, 1 paket kabartma tozu, 2 sb un ekleyip kaşıkla karıştırıyoruz. Tepsiyi yağlayıp fırına atıyoruz. Ben maşınga (Soba) nın fırınına attım. Sanırım 180-200 derece denk gelir normal fırında. 15 dakika da pişti. Gayet de mis gibi oldu :D


Ayırdığım ısırgan otu suyunu ise henüz kullanmadım ancak saçlarımı yıkarken son durulama suyunda kullanıcam. Onu da deneyimleyince yazarım ;)

Bu dönem haftada bir gün (Cuma) farklı bir liseye görevlendirme gidiyorum. Çok güzel bir kütüphaneleri olduğunu keşfettim bu hafta. Keşke bizim okulda da olsa.. Umarım olur okul düzene girince, malum 3 okul eğitim yapıyoruz. Neyse ordan Dan Brown'ın Başlangıç aldım. Şu an onu okuyorum. İyi geldi ;)

Şu an aylık para-borç işlerimi halletmenin, bloğa yazmanın huzurunu yaşıyorum mutluyum :D  Evet artık ders çalışabilirim. 

Mermaid'den çokca sevgiler





12 Kasım 2018 Pazartesi

Sendromlu pazartesi : 'Ya tez bitmezse?'

''Bütün büyük işler, küçük başlangıçlarla olur.'' Marcus Tullius Cicero

Pazartesileri boş günüm okula (işe) gitmiyorum. Pazartesi demek benim için evden çıkıp starcuksa oturup yüksek lisans için bir şeyler yapmak demek; şu an olduğu gibi.

Dün akşam ve bugün ilk kez ya tez bitmezse dedim. Bugün starbucksa ilk oturduğumda aklımdan ilk geçen 'napıcam? ya bu tez bitmezse oldu?' . Mideme kramplar girdi. Zor nefes aldım. Dostum Mikera'nın tez stresini yaşayış biçimi bana mı bulaştı bilmiyorum.  Bunu da düşündüm. Aklıma hocamın 'bakla hikayesi' geldi. Bana büyük görünen şeyler küçük başlangıçlarla bir şekilde biter demişti. Biraz sakinleştim evet bitecek mermaid dedim. Az önce yine strese girdim ve instagrama gözatayım az kafam dağılsın dedim. Ve karşıma en başta yazan cümle çıktı. Kadersel geldi. Ha tez çok büyük bir olay değil ama nası desem 'büyük  bir olay' benim için.

Hala tez konum, problem durumum, yöntemim belli değil. Çok düşünüyorum; işe yarar bir şey olmasını, etik olarak uygun şekilde planlamasını vs. Aslında çalışmak istediğim konu, tez önerim farklıydı ancak katılımcı bulmak sıkıntı oldu ve şu an değiştirmek zorundayım. Dünyayı kurtaracak değilim ama bir faydası olsun istiyorum. 

Sosyal bilimci gibi düşünmek de beni zorluyor. Hem de bayağ. Bazen yanlış yerde miyim dediğim de oluyor. :/ Sonra dersleri zevkle aldığım geliyor aklıma, ufkumun açıldığı. 

Uzun bir zamandır böyle stres olmamıştım. Sosyal bilimci gibi düşünemiyorum filan diyorum ama istiyorum bu tez bitsin hakkaniyetle güzel şeyler başarayım. Mükemmeliyetçi değilim ama düşünürken hiç bir şey yapamamaktan tezimin bitmeyeceği düşüncesinden kurtulamıyorum.

Neyse ben teze döneyim. 

Bana şans dileyin. Umarım hazirana kadar kafamdakileri netleştirmiş tezimi yazmış üstüne bir de temmuz ağustos gibi doktoraya filan geçmiş olurum.

Mermaid


4 Kasım 2018 Pazar

Ekim ayı raporumm : depresiflik

Uzuncadır giremiyorum. Giresim de gelmedi açıkcası.
En sevdiğim mevsim yazın bitmesinden mi, mevsim dönümünden mi, iş-ylisans temposunun başlamasından mı, bazı özel ve beni bıktıran bir konudan mı, 2 yıl önce bu zamanlar nnemin yoğun bakım-servis zamanlarını hatırlayıp hüzünlendiğimden mi bilmiyorum depresifim bu aralar. Enerjimi yükseltmek için elimden geleni yapıyorum.
Tezime ilişkin hiç bir şey yapmıyorum(!). İçime sinmiyor. Laboratuarı özledim çok..
Bir ara eskişehire gidip geldim mikerayı görmeye. Fal baktırdım ve falcı resmen saçmaladı. Hayır zaten çok inanmam bu işlere ama bu cidden komikti.
İçimi kıpırdatan, özgür bırakan bir an yaşadım ama anla sınırlı kaldı. Üzgünmüyüm bilmiyorum zaman gösterecek..
Bu ara önceden sevdiğim bir youtubera karşı soğudum. 'İnsanlar ünlenince değişebiliyor' klişesinin gerçeği kendisi.. Videoları eskisi gibi gelmediği için yorum yaptım biraz daha özenli davransın diye olumlu eleştiri yorumama sinir olmuş. Ki ilk kez yorum yapıyorum. Bi başka önceleri artık takip etmediğim gezginlerden birine 'reklam' larından ötürü eleştiri yapmıştım. Çünkü sürekli plaza yaşamının sıkıcılığından, az para ve eşya ile dünyanın gezilebileceğinden bahsedip 'reklam' yapmalarını saçma bulmuştum.  Ha şimdi farkediyorum, 'içerik üretip' 'youtube'dan para kazanmak' olaylarını.. Bilmiyorum artık sahte geliyor dilediğim işi yapıyorum, düzene uymuyorum cümlelerini..
Para mevzularından hiç hazetmiyorum. Hala çocuk gibi görülmekten de..
Diyetim bu ay gitmiyor. Yarın diyetisyene gideceğim.
Bu ara anneme olan özlemim acı veriyor. Ağlama krizlerim var ve herşey bana onu hatırlatıyor. Bir de etrafımdaki insanların öleceğini düşünüyorum. Bu arada ben, kendim ölmekten korkmuyorum.
Şimdi kalkıp pazar temizliği ve yemek yapıcam. Üzerine leslie ile spor. Sonra hastaneye ananeme gidicem ve ona zeytin götürücem. Kardeşim sevdiği müziği açıp bilgisayarı önüne koymamı sabırsızlıkla bekliyor şu an.

Görüşürüz bloğum, anı defterim, dert ortağım...

Mermaid